Kyrisa’nın Yeri: Çanakkale İli, Ayvacık İlçesi, Babakale Mahallesi (Köyü) Göz Tepe mevkiindedir. Gülpınar- Babakale arası yolu üzerinde, sağa doğru deniz kıyısına ilk sapan yol sizi günümüzde Apollon sahili olarak isimlendiren, aslında Akliman kumsalına getirecektir. Denize baktığınız zaman sağ tarafta kalan dik yamaç Göz Tepedir. Göztepe adı genellikle gözetleyemeye uygun konumdaki tepeler için kullanılmaktadır. Khyrisa’nın kurulu olduğu tepe de bu tanıma tam olarak uymaktadır. Güneyde kalan diğer tepelik araziyse Kızılca Tepe olarak geçmektedir. Tepenin hemen arkasında inşa edilen yazlık sitelerin önünden geçen toprak yol sizi kolayca tepeye ulaştırır.
Göztepe'den Babakale yönü
Khyrisa Bilgileri: Antik kaynaklarda kentin adı Khyrisa olarak değil de, Khrysa veya Chrysa olarak anılmaktadır. Aynı isim Apollon Smintheion tapınağının bulunduğu yer için de belirtilmektedir. Bu yüzden kentin Gülpınar Apollon Smintheion Tapınağı ile alakalı bir yerleşim olduğu düşülmektedir.
Homeros’un İlyada Destanında kent anılmaktadır. Sayın Azra Erhat’ın Mitoloji Sözlüğü kitabında
konu birkaç kez geçmektedir. Bu bölümleri aktarıyorum:
“Troas bölgesine yaptığı bir çıkarmada Akhilleus
Khryse kentinin Apollon rahibi Kryses'in kızı Khryseis’i tutsak olarak almış,
getirmiştir.”
“Akha'ların Troya ovasındaki gemi ordugâhındayız. Tanrı Apollon'un
rahibi Khryses gelir, Agamemnon'un tutsak olarak alıkoyduğu kızı Khryseis'i
geri ister. Agamemnon kızı vermediği için tanrı Apollon Akha ordusuna veba
salar. Dokuz gün, dokuz gece ordu hastalıktan kırılır.”
“Tanrı da rahibinin dileğini yerine getirir ve Akha ordusuna korkunç bir
veba salar. Bunun üzerine Agamemnon rahibin kızını babasına geri göndermeye
karar verir, bir gemiyle Khryse kentine yollarlar. Bu kentin yeri bugüne dek
bilinmiyordu, Smintheus Apollon'un adı da, nitelikleri de doğru dürüst açıklanamıyordu.
Smintheus'un "fareleri kovan" tanrı olduğu sanılıyor, ama bu ek ad da
gereğince açıklanamadığı gibi, İlyada'da bu kadar büyük bir tanrı olarak gösterilen
Smintheus'un kim olduğu da kesinlikle bilinemiyordu. Bu sözlük dizilmeye başladıktan
sonra Smintheus Apollon'un tapınağının ve Khryse şehrinin yerinin bulunması
Anadolu din tarihi ve mitolojide çığır açacak bir olay diye nitelenebilir: Çanakkale'nin
güneyinde, Gülpınar bucağının hemen altında Bahçeleriçi denilen mevkide
Smintheus Apollon tapınağı ortaya çıktı. Bugün Baba burnu diye denize uzanan
bir çıkıntının hemen arkasında eski Khryse kentinin bulunduğu anlaşılmaktadır.”
Strabon’da da Khrysa
olarak geçen yerleşimden birkaç kez bahsedilir. Strabon’dan ayrıntılı olarak
aktardığımız bilgilere göre iki Khrysa bulunmaktadır. Birincisi konumuz olan Khrysa,
diğeri ise Thebe ovasına konumlandırılan Khryse’dir. Günümüzde Kaz Dağı
eteklerinde orman içinde Kirse Alanı diye söz edilen bir mevki mevcuttur. Yeri
kesin olarak bilinmese de antik kaynaklardan Khryse’nin yaklaşık olarak
Akçay’da olduğu düşülmektedir.
13.1.47 Önceleri Tenedos'lulara ait kıta
kısmında bulunduğu için Larisa ve Kolonai, her ikisi de Akhaion'a yakın olarak
kabul edilirdi. Sonra, denize yüksekten bakan kayalık bir tepede kurulmuş olan
şimdiki Khrysa'ya ve daha sonra Lekton'un
aşağısında ona yakın olan Hamaksitos'a gelinir.
13.1.48
Bu Khrysa'da, Apollon Smintheus Tapınağı
ve isminin etimolojisinin içerdiği sembol de bulunur, bundan tanrının
heykelinin ayakları altındaki fareyi kastediyorum. [….]
Bu,
daha yeni yazarların anlatımıdır. Fakat Homeros'la daha iyi uyuşan, bir
zamanlar Khrysa ve Thebe Ovası'nda
görülen izlerdir. Bunlardan yakında söz edeceğim. Smintheos ismi birçok
yerlerde kullanılmıştır. Hamaksitos'un çevresindeki, Smintheion'dan ayrı olarak
Sminthia denen iki yer daha vardır; ve diğerleri de Larisa çevresinde bulunur,
ayrıca Parion topraklarında Sminthia denen bir yer olduğu gibi Rhodos'ta,
Lindos'ta ve daha birçok yerde de vardır. Günümüzde Khrysa'lılar tapınağa Smintheion demektedirler. Buradan sonra
Lekton'dan itibaren içe doğru çok büyük olmayan Halesion Ovası ve Hamaksitos
yakınındaki Tragasaion Tuzlası gelir. Burada tuz doğal olarak mevsim rüzgârları
nedeniyle donar.
13.1.61
Homeros Thebe'yi Eetion'un kenti olarak
gösterir "Biz Thebe'ye Eetion'un kutsal kentine gittik". O, içinde
Apollon Simintheus'un tapınağı bulunan Khrysa'nın
da açıkça Eetion'a ait olduğunu söyler tabii şayet Khryseis Thebe'de tutsak edilmişse. Ozan şöyle demiştir:
"Thebe'ye gittik, yağma ettik, aldık getirdik ve hepsini aralarında eşit
olarak bölüştüler ve Khryseis'i
Atreus'un oğluna ayırdılar…”
13.1.62
Adramyttion topraklarında Khrysa ve Killa vardır. Bugün dahi
Thebe dolaylarında bir yerde, içinde Killa Apollon'unun tapınağı bulunan, Killa
adında bir yer ve Ida Dağı'ndan çıkarak kentin içinden akan Killaios adında bir
ırmak vardır. Bu yerler Antandros toprakları yakınındadır. Lesbos'taki Killaion
adını bu Killaia'dan almıştır. Gargara'yla Antandros arasında bir de Killaiaos
Dağı vardır. Kolonai'lı Daes, Killa'lı Apollon Tapınağı'nın ilk olarak
Hellas'tan deniz yoluyla gelen Aiol'ler tarafından Kolonai'da yapıldığım
söyler; keza bir Killa'lı Apollon Tapınağının Khrysa'da da yapıldığı söylenir. Bununla beraber, bunun Apollon
Simintheus Tapınağı mı, yoksa ondan ayrı bir tapınak mı olduğu açıkça
anlaşılamamaktadır.
13.1.63
Khrysa deniz kıyısında, limanı olan küçük bir
kasabadır; yakınında ve yukarısında Thebe bulunur. Burada da Apollon Smintheus
Tapınağı vardır; ve Khryseis
buralıdır. Fakat bu yer şimdi tamamen terk edilmiş ve tapınak, Kilikia'lılar
kısmen Pamphylia'ya ve kısmen de Hamaksitos'a sürüldükleri sırada,
Hamaksitos'un yakınında bulunan şimdiki Khrysa'ya
taşınmıştır. Eski tarihi daha az bilenler, bu Khrysa'da Khryses ve Khryseis'in yaşadığını ve Homeros'un bu
yerden söz ettiğini söylerler; halbuki, burada liman yoktur ve üstelik Homeros
"Ve derin limanın içine geldiklerinde" diye söyler; ve ikinci olarak,
Homeros "Khryseis gemiden indi
ve kurnaz Odysseus onu sunağa doğru götürdü ve sevgili babasının kollarına
teslim etti" diyerek tapınağı kıyıda gösterir ise de, o kıyıda değildi.
Homeros, her ne kadar onu yakınlaştırırsa da, Thebe'ye de yakın değildir.
Homeros, Khryseis'in kesin olarak
burada tutsak alındığını söyler. Gene, ne Aleksandreia'lıların topraklarında
Killa diye adlandırılan bir yer, ne de Killa Apollon Tapınağı görülür, lâkin
ozan ikisini birleştirir "Khrysa
ve kutsal Killa'yı koruyan sen" diye söz eder. Fakat buranın Thebe
Ovası'na yakın olduğu görülüyor.
13.1.65
Vaktiyle Lydia'lılara tâbi olan Adramyttion
dolaylarındaki topraklar şimdi Mysia'lılara aittir; ve bugün Adramyttion'da
Lydia'lı Kapısı adında bir kapı vardır; söylediklerine göre kent Lydia'lılar
tarafından kurulmuştur. Komşu kent Astyra'nın Mysia'lılara ait olduğu söylenir.
Bir zamanlar burası küçük bir kasabaydı ve burada kutsal bir alanda Astyrene
Artemis'inin tapınağı vardır. Bu tapınakla birlikte, burada yapılan ayinleri de
yakın komşuları olan Antandros'lular yönetirdi. Burası, eski Khrysa'dan yirmi stadion uzaklıktadır
ki, buranın da tapınağı bir kutsal alandadır; Akhilleus'un tahkimatı da
buradaydı. Daha içerlerde, elli stadion uzaklıkta şimdi terk edilmiş olan Thebe
bulunur.
Pliny ise Naturel
History yapıtının 1.11 bölümünde; Aeolis Bölgesi kentlerini sayarken Aeolis ve
Troas bölgelerini Lecton burnunun ayırdığını, Chrysa’nın ve ikinci Larissa’nın bugün olmadığını ancak
Smintheus’un hala varlığını sürdürdüğünü belirtir. Bu bilgiler aslında yüzey
araştırmalarında tespit edilen, MS.1 yüzyıldan sonra kesilen seramik
parçalarıyla uyumludur.
Sitin sadece yüzey
araştırmalarıyla incelenebildiğini belirtelim. Ancak çıkılan tepe noktasında
Helenistik ve Roma dönemi seramiklerinin haricinde dikkate değer bir yapı
kalıntısı izine rastlamadığımızı söyleyelim. Tepeye tırmanırken, toprak yolun
bazı kısımlarında yer döşemesi taşlar ve kenarda duvar örgüsü olduğunu
düşündüğümüz yöresel taşların kullanıldığı izler görülmüştür. Asıl yerleşimin
tepenin kuzey- kuzeybatı yönünde kalan eğimli arazide olduğunu düşünmüştüm.
Nitekim yerleşim hakkında araştırmalar yapan Sayın Musa Tombul tam da işaret
ettiğim alanın kentin asıl yerleşim yeri olduğunu belirtmektedir. Ancak biz bu
alana yoğun çalı çırpı ve vakitsizlik sebebiyle giremedik. Ancak tepenin üst
kısmını dolaşıp, buradaki moloz yığıntılarını ve seramik parçalarına göz
atabildik sadece. Bu yerleşimi ziyaret etek isteyenler için kayda değer bir
yapı kalıntısı olmadığını şimdiden söyleyelim. Ancak fotoğraflardan da
göreceğiniz üzere çok güzel bir manzaraya sahip bir tepe…
Sayın Musa Tombul,
yerleşimin yaklaşık olarak 50 dönümlük bir araziye yayıldığını söylüyor.
Yerleşimin kuzey yönünün teraslar halinde denize kadar ulaştığını, çalılıklar
arasında bina temellerinin izlerinin seçildiğini belirtip, seramik
kırıntılarının MÖ.7. yüzyıl ile MS. 1. yüzyıl arasına tarihlemektedir. Bu da
kentin iskânı hakkında bize bilgiler vermektedir.
Apollon Smintheion’a
yaklaşık 3 km uzaklıktaki yerleşim, adının da benzerliğiyle buranın Gülpınar
ile bağlantılı bir liman olduğunu düşündürmektedir. Sayın M. Tombul, Homeros’un
İlyada Destanı’nda adı geçen Apollon Tapınağının ünlü rahibi Khyrises’in kente
adını verdiğini belirtmektedir. Yine antik kaynaklara göre kentte Smintheus
kültünün ve tapınağının bulunduğu belirtilmektedir. Kentin kuzeyinden denize
kavuşan Değirmendere’nin veya Aklimandere’nin kentin su ihtiyacını karşıladığını
ve küçük gemiler için liman işlevini gördüğünü düşünebiliriz. Çıkarılan SİT
kayıtlarına göre kenti derenin diğer tarafına geçerek devam ettiği tespit
edilmiştir.
Khrysa’nın son tescilinde
Apollon Smintheion Tapınağını kazan ve Troas bölgesinde ekipleriyle birlikte
çok değerli çalışmalara imza atan Coşkun Özgünel hocamızın tespitlerine yer
verilmiştir. Bu tespitler sitin açıklanmasıyla ilgili son noktadır ve bence
olası lokasyon problemlerine son vermektedir. Bu bölümü aynen aktarıyorum:
Çanakkale
İli, Ayvacık İlçesi, Babakale Köyü sınırları içerisinde yer alan Khrysa Antik
Kenti (Göztepe Höyüğü) halk arasında Göztepe olarak bilinen, denizden yüksekliği
25 metre olan tepe üzerine kurulmuştur. Prof. Dr. Ahmet Coşkun Özgünel’in
Apollon Smintheus’un izinde isimli kitabında Khrysa Antik Kentinden:
“...Apollon
Smintheus Kutsal Alanının yaklaşık 3.5 km batısında, Beşiktepe’nin 2 km
güneyinde Ege Denizi kıyısında Göztepe üzerindeki yerleşim alanı, Khrysa Kenti
olarak lokalize edilmektedir. Yerleşim alanının hemen güneyinde Akliman Koyu,
kuzeydoğu bitişiğinde de Akliman Deresi, batısında ve kuzeyinde Ege Denizi yer
almaktadır. Khrysa Antik Kenti’nin üzerinde kurulduğu Göztepe, antik yazarların
da belirttiği gibi, denizden 60 metre yüksek bir kayalık üzerine, batıya ve
kuzeye (denize) doğru hafif eğimli yaklaşık 70.000 m²’lik bir alan üzerine
kurulmuştur. Yerleşim alanı konumundan dolayı savunmaya oldukça elverişlidir.
Yerleşim alanında yaptığımız incelemelerde ayakta herhangi bir mimari kalıntı bulunmamaktadır.
Fakat oldukça dik olan yamaçların kenarlarında ana kayanın düzleştirilerek sur
duvarı yapılmış izlere ve duvar temel izlerine rastlanılmıştır. Yerleşimin
üzerini kaplayan çalılıklar arasında duvar kalıntıları ve mimari kalıntılar
görülmektedir. Ayrıca yoğun olarak İon kökenli M.Ö. 6. yy. özellikleri gösteren
açık zeminli ve kahverengi bezeli seramik örneklerine, M.Ö. 4-3 yüzyıl özelliği
gösteren kırmızı figür tekniğinde Attika seramik örneklerine ve Roma seramik
örneklerine rastlanması, yerleşimin iskân edildiği süreç hakkında bilgi
vermektedir.
Kent
bir liman kenti özelliğinde olup, hemen güneyinde bulunan Akliman Koyu,
Hamaksitos Antik Kenti’nin de limanı olarak kullandığını belirttiğimiz Külahlı
Deresi’nin ağzı, kentin limanı olarak kullanılmış olmalıdır. Ayrıca yerleşimin
hemen kuzey kenarında bulunan Akliman Deresi’nin ağzı da, bugün tıpkı Külahlı
ayağı Deresi’nin ağzı gibi alüvyonlarla dolmuş olmasına rağmen, kentin var
olduğu zamanda küçük teknelerin barınabileceği küçük boyutlu bir liman
konumunda olmalıydı. Kutsal alanın antik dünyadaki öneminden dolayı Khrysa
Kenti kutsal alandaki yönetimi ve güvenliği sağlayan bir garnizon durumunda
olmalıydı. Ayrıca tapınım amacıyla deniz yolu ile gelen ziyaretçilerin denizden
giriş kapısı durumundaydı. Göztepe ile Smintheion arasında yapılan topografik
incelemelerde, deniz yolu ile Khrysa ’ya gelen ziyaretçilerin, Khrysa’nın
güneyinde bulunan Akliman ya da şimdi tamamen alüvyonlarla dolmuş durumda olan,
Külahlı Ayağı veya Akliman Deresi ağzında bulunan limana demirledikten sonra
Khrysa kentinde toplanarak, burada Kutsal alandaki programa göre plan
yapılarak, Pirenlitepe’nin doğu eteğinden Külahlı Ayağına gelinerek buradan
Külahlı Ayağı Vadisi takip edilerek, kutsal alanın batısında bulunan nekropol
alanından, kutsal alanda bulunan tören yolu ile kutsal alana ulaşmalarıydı. ”
Kaynak:
Musa Tombul, Çanakkale Kültür Envanteri,
T.C. Çanakkale Valiliği, İstanbul, 2015. / Davut Kaplan,
Smintheion-Aleksandreia Troas Yolu, Ne İçindi?, Anadolu, Sayı:42, 2016. /
Strabon, Antik Anadolu Coğrafyası, Çev: Prof.Dr. Adnan Pekman, Arkeoloji ve
Sanat Yayınları, İstanbul, 2000. / Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi
Kitabevi, İstanbul, 1996. / www.korumakurullari.ktb.gov.tr
Çok güzel bir gezi değerlendirme yazisi olmuş. Çok şey öğrendim. Tesekkur ederim.
YanıtlaSil